- Seni sevmek istemiyorum artık, anlamıyor musun? Seninle aynı servise binmek, aynı yemekhanede yemek yemek istemiyorum. Seni görmek istemiyorum.
N’in günlerdir uykusuz kalmasına, acı çekmesine neden suçlu genç bu sözler karşısında çaresiz kalmıştı. Cevap veremiyor, sadece acı çektiğini ifade etmek için iniltiye benzer bir ses çıkarıyordu.
- Neymiş efendim, aniden şirket görevlendirmiş, görev yerine gitmek zorunda kalmış, görev çok gizliymiş de onun için mesaj dahi atamamış . Geç bunları arkadaş geç, ben bunları yutmam. Sen benim güvenimi kaybettin. Sen tam bir çocuk gibi davrandın. Şunu anladım arkadaş, sende aile olma sorumluluğunu alabilecek cesaret yok.
N.’i hipnotize eden doktor danışanını uyandırmak veya biraz daha içini dökmesine izin vermek konusunda ikircikli kaldı. Danışanı N. son üç aydır bir kaç terapiye gelmiş, beklediği sonucu alamamıştı.
- Ben hayatta en çok yalnız, rüzgara karşı yaz kış direnen, asırlık ağaçları severim. Bir tepede, rüzgarda yapraklarının çıkardığı sesi, sırtımı yaslayıp, gözlerimi kapayıp, huzur içinde dinlemek istiyorum. Çok acı çekiyorum doktor bey, sırtımı yasladım ama heybetli sandığım ağaç köklerinden sökülüp, devrildi.
- Ağaca çok mu yüklendin? Belki o da sana sırtını taşlama ihtiyacı duyuyordu? diye sordu, doktor.
Doktor, kapalı kutuyu yavaş yavaş açmayı bu defasında başarıyordu. N. hipnotize edilmiş, kapalı gözlerinden bir kaç damla gözyaşı geliyordu. Acı çektiği anlaşılıyordu ama bu anları yaşaması gerekiyordu. Kutunun kapağı açılmalı ve kutunun içindeki beyaz atlı prens ile hesaplaşmalıydı.
- Bak şuna razıyım, eğer kabul edersen ben de kabul ederim. Benim işime kendimi vermem için senin artık bölüm değiştirmen gerekir. Diğer herhangi bir bölüme geçebilirsin, böylelikle birbirimizin hayatını daha az rahatsız etmiş oluruz. Bundan sonra ben işe kendi arabamla gidip geleceğim, servise binmeyeceğim.
Görev dönüşü yemek hanede aynı masaya oturmuşlardı. O yine sakın, huzur verici yüz ifadesi yüzünde, N’ın yüreğini hoplatan varlığı ve sesiyle hemen karşısına oturmuş ” N. afiyet olsun , aniden göreve gönderdiler, ne sana ne de aileme mesaj bırakmamı istemediler, dün döndüm, nasılsın?” demişti.
N bir an tereddüt içinde kalmış, nasıl bir tepki vereceğine karar verememişti. Halbuki günlerce vereceği tepkinin nasıl olacağını, her türlü detayı ile planlamış ve karara varmıştı.
- Yüzüne bakmayacağım, görmezden geleceğim, kalbini kuracağım, bu davranışını burnunda fitil fitil getireceğim. Sen misin çekip giden, sen misin, önce kalbimi çalıp, sonra selam sabah vermeden bunca ay ortadan kaybolan. Beynimin tüm gücünü aldın arkadaş, sana artık orada yer yok, diyeceğim.
Gözleri yeniden birleşti, yemek her ikisine de zehir olmuştu zira N. bakışları ile hırpalıyor, tokat atıyor, bağırıp çağırıyordu. O ise karşısında görevin verdiği sorumluluk duygusu ile N’a olan koruyucu sevgisinin verdiği ruh haliyle N’ın yüreğinin derinlerindeki korunaklı bölgeye nüfuz etmesini başarıyordu.
N yavaş yavaş bu duruma razı olmaya başladı. Beyninden çıksın ama çok uzaklaşmasın, boş olan kalbine yeniden yerleşsin, razıydı, artık. Oranın gerçek sahibi O’ydu. Bunu N. uzun zamandır hissediyor, kabul ediyordu. Biraz tepkisinde çok iler mi gitmişti? Bir tanesini çok üzmüş müydü? Kıyamazdı O’na.
Gözlerin buluşması, ellerin buluşmasına kadar ileri gidecek miydi? İlk adımı kim atacaktı? Serviste ilk adımı N atmış ve boş olan yanındaki koltuğa oturmuş, iyi akşamlar demişti. Acaba pencere önüne oturabilir miyim? demiş ve muhabbeti başlatan ilk kendisi olmuştu. İkisinin de yeni yetme delikanlı ve kızlar gibi yüzleri kızarmış, yol boyunca başka bir söz söyleme cesareti gosterememişlerdi.
Ertesi gün yemek hanede ikisi de gözleri ile birbirlerini aramış, buluşmuş, aynı boş masaya oturmuşlardı. Yemek boyunca muhabbetleri, birbirlerini tanıma soruları ümit vericiydi. N, bunu ablası gibi sevdiği, şirketteki sırdaşı S’e anlattığında , onun ifadesiydi, bu :
- N, senden ümitliyim, bu kalbin sahibi sen olacaksın, göster kendini.
Doktor,
- Üçe kadar sayıp, parmaklarımı şıklatınca uyanacaksın, N, dedi.
N. gözlerini açtı, bir kaç dakika , olan biteni, nerede olduğunu anlamays çalıştı. Yeniden gerçek dünyaya uyum sağlamaya başlamış, hekimi tanımıştı. Gülümsedi. Bu her zamanki tatlı gülümsemesiydi. O’nun aşık olduğu gülümseme buydu.
- Teşekkür ederim, doktor bey, sayenizde bir süredir kafamdaki sorunu çözdüm, dedi N. Yüreğim her zamanki gibi, O’na misafirperverliğini gösterdi. O’nun yeri, bundan sonra sonsuza dek yüreğim olacak. Gerektiğinde Sırtımı O’na yaslayacağım, onun bana ihtiyacı olduğunda sırtıma yaslanmasına izin vereceğim.
- Her ikinize de başarılar, bol şanslar diliyorum, N. İhtiyacın olduğunda bana gelip, içini dökeceğini biliyorsun değil mi? Mayıs 2025