- M. Amca telefon size, kızınız arıyor.
Pencereden bahçedeki hareketliliği gözleyen M. Sağaltım evinin küçük ve tek kişilik odasında derin yalnızlığını yaşamaktaydı. Odaya giren hemşireye sorgulayan gözlerle bakıyordu.
- Kızınız A. hanım telefonda, ülkeye bugün giriş yapmış, şu an oteldeymiş. Sizinle görüşmek istiyor, buyurun.
M. Cep telefonunu aldı ve acemice tutarak konuşmaya başladı.
- Ben M. Buyurun. Kimsiniz?
- Baba ben, kızın A. Yeni geldim, otele yerleştim, yarın ziyaretine geleceğim, gelirken sana ne getireyim? Bir şey ister misin?
- F. Sen misin? Evimize ne zaman geleceksin? Kızımız her gün seni soruyor.
- Baba ben A. Kızın, beni tanımadın mı?
M. eşi F. yi bir kaç yıl önce kaybetmişti. Yurtdışında yaşayan kızının sesini her zaman eşinin sesine benzetirdi. Gerçi kızının sesi, eşinin saçları, gözleri, kızının dik yürüyüşü, özgüvenli ve cesurca bakışları tıpkı annesi, tıpkı kızıydı. Birbirine karışmış, kim kimin kokusunu, sesini, şarkı mırıldanmasini taklit ediyor, iyice karışmıştı. Tıpkı günler, günlere, haftalar haftalara, şarkılar hüzünlere, kuşlar bulutlara uçarak gözden kaybolduğu, beyninin içinde bulutlandığı gibi…
Hemşire hanım, araya girmek zorunda kaldı. Masada duran bir resmi göstererek,
- M.Amca, telefondaki kızınız, bu resimdeki kızınız. Sizi ziyarete gelecek, gelirken bir şey getireyim mi? diye soruyor.
- Öyle mi? Hoş gelsin, sefalar getirsin, bana yeter ama anasına soralım, bakalım o bir şey istiyor mu?
Telefonda hıçkırık sesi duyuluyordu. Odayı ise özlem kokusu kaplamış, Buram Buram kokuyordu. Adam, özlemi, karısının ve kızının kokusuyla hissediyor, kokluyordu. Birbirine karışmış kokular, birbirine karışmış özlemler, birbirine karışmış isimler. Karısının adı F. Miydi yoksa A. Mi? Beyninde isimler, yüzlerin karıştığı gibi karmakarışık olmuştu.
- A. Hanım, babanız sütlacı çok sever, bilirsiniz, gelirken getirirseniz çok iyi olur. Onun dışında sadece sizi görmeye ihtiyacı var, yüzünüzü görmek, elinizi tutmak, saçınızı okşamak, onun için zamanı, anı yeniden derleyip toplamak gibi oluyor. Herşey yerli yerine oturuyor.
- T. hemşire, çok teşekkürler. Yarın geç saat yarımda orada olacağım. Sabah mahkemem var, eşim sorun çıkarmayacağını,tek celsede boşanma işinin sonuçlanacağını söyledi.
- A. Hanım hayırlısı ne ise o olsun, diyelim. İnşallah bundan sonrası sizin için daha hayırlı olur. Babanızın size ihtiyacı var. Yeter ki siz iyi olun.
- T. Hemşire bundan sonra babamın yanında olacağım, hem annemin hem kızının sesi, kokusu, sevgisi olacağım. Herşeyi yerli yerine oturacağım. Babama, derin yalnızlığını bundan sonra yaşatmıyacağım. Keşke eşim bu konuda daha anlayışlı, desteği ile yanımda olsaydı.
M. tedirgin ve sorgu dolu yüz ifadesi ile hemşireye baktı.
- M.Amca, kızınıza bir şey mi diyeceksiniz?
- Kızım yarın gelsin, çok sevinirim ama kendisini nasıl tanıyacağım? Gelince kendisini bana tanıtmayı unutmasın, söyler misin kızıma .
T. Hemşire, M.Amcaya sımsıkı sarıldı, onu derin yalnızlığından çekip çıkarmaya çalıştı. Nafileydi, gücü yetmiyordu. Belki yarın kızı, gelip sımsıkı sarılır ve tutup çekip çıkarabilirdi. Allah’tan umut kesilmezdi. Sevginin gücü herşeye yeterdi